27 Nisan 2017 Perşembe

Sonsuzluk ve Tanrı


İskoç filozof David Hume, Tanrının sonsuz içeren sıfatlarını eleştirerek teist argümana eleştiride bulunur bu da şudur: Sizin dediğiniz gibi olsa, her şey dizayn edilmiş olsa bile bu Tanrının sonsuz kudret sahibi olduğunu göstermez yalnızca bu evreni yaratacak kudrete sahip olduğunu gösterir. Bu eleştiriden çok önce Rene Descartes bu tarz eleştirilere cevap vermiş ve sonsuzu göstermeye çalışmak yerine sonsuzu sınırı gösterilemeyen şey olarak tanımlar. Böylece Tanrının gücünün sınırsız olduğunu gösterir, kavram olarak Tanrıya ayırırken sonlu varlıklar olarak sonsuzu tam olarak kavramamızın çelişkiye neden olacağını düşünür. Tanrı sınırsız olduğu için sınırlı bir şey olması çelişki oluşturacağından imkansızdır. Bu nedenle tanrının bir sayı ya da cisimle tanımlanması olanaksızdır. Cisim sınırlarıyla var olur sınırlı olmayan şey cisim olarak tanımlanamaz çünkü görme yetisini aşar. Her ne kadar Tanrının sıfatlarındaki sonsuzluğu tam olarak kavrayamasak da nasıl olamayacakları konusunda bir bilgimiz oluşuyor böylece. Aksi takdirde sonlu bir Tanrının sınırının gösterilememesi mümkün olmadığından Tanrının bütün sonsuz sıfatları yok olur. Tanrı matematiksel bir sayıya da karşılık gelemez. 99999999999999999 sayısının Tanrı olduğu düşünüldüğünde yine sınırlılık atfedilmiş olur



Buradan Tanrıya sınırlılık ya da limit isnad eden bütün görüşlerin yanlış olmak zorunda olduğunu kanıtlarız. Bunun anlaşılması pek çok islam mezhebinin bazı görüşlerinde revizyona gitmesine sebep olur. Aynı zamanda birçok Hristiyan mezhebinin şahsı Tanrı olarak tanımlamasının da Tanrı tanımıyla çelişkili olduğu sonucuna varılır

20 Nisan 2017 Perşembe

Ahlak toplumsal yargılarla temellenebilir mi?



Bildiğiniz gibi Britanyada arabaların direksiyonları sağdayken ülkemizde ve diğer birçok ülkede soldadır. Herhalde hiçbirimiz “neden onların direksiyonu sağda diyerek” Britanya halkını kınamıyoruzdur. Bundan yaklaşık 70 sene önce Almanyada Yahudilerin yakılmasınaysa hala tepki gösteriyoruz değil mi? Herhalde hiç kimse ”o gün Almanlarda böyleymiş, kültürel farklılık” demiyordur bu duruma. Peki Britanya’da direksiyonun sağda olmasıyla Almanyada Yahudilerin yakılması arasındaki farkın kaynağı nedir? Ahlak yasalarının olduğuna inanırız herhalde herkese göre 3 yaşındaki bir çocuğun kafasını kesmek yanlış bir şeydir, bu olayın Marsta geçmesi ya da başka sebepler bunun kötü bir şey olduğunu değiştirmez. Dolayısıyla ahlak toplum kuralları ya da toplumun çıkarlarını gözetmek olamaz. Hala ikna olmamışsanız şöyle bir örnek vereyim. Düşününki dünyada siz hariç bütün insanlar 3 yaşındaki çocukların öldürülmesinin iyi bir şey olması konusunda uzlaştı. Siz toplumun kuralına isteyerek uyar ve “artık böyle” mi derdiniz yoksa bunu aptalca ve kötü bir eylem olarak mı görürdünüz? Anladığımız gibi toplum çoğunluk ve zamanın şartları gibi kavramlar ahlaktan uzaktır. Peki bu ahlakın ve yasalarının kökeni nedir? Bazı yerlerde fazla yağmur yağdığından dolayı birçok bitki ölmektedir bildiğiniz gibi. Peki biz yağmuru suçlar mıyız neden bitkileri öldürdün diye. Hatta doğadaki yaşamı göz önüne alırsak, bir sırtlanın aslanın avını çalmasını doğal bir eylem olarak mı yoksa yanlış bir eylem olarak mı düşünürüz? Peki insanı ayıran nedir çünkü yukarıdaki davranışı insan yapınca yaptığını kötü olarak nitelendiririz. Herkes hem fikirdir ki farklı olarak insan irade sahibi ve ahlakın bilgisine sahip bir varlıktır. Peki bu bilginin kaynağı neresidir. Bir az önce gördüğümüz gibi doğa ahlakın bilgisini içermez. Dolayısıyla bu bilgi doğa üstüdür. Şimdi bunun neleri çözdüğüne bakalım. İnsanın ahlakın bilgisine sahip olmasını açıklayacak muhtemel teorilerden natüralist ateizm yukarıda geçen ahlakın hiçbir yönünü savunamaz. Ancak Teizm bunun en iyi cevabını verir. Mutlak güç sahibi bir varlık insana irade ve ahlaklılık vermeye kadirdir. Ayrıca ahlakı yaymak iyi bir şey olduğundan Tanrının da ahlaklı olması sonucu çıkar ki bu teizm için bilinen bir şeydir. Kuranda da diğer kutsal kitaplarda da ALLAH’ın iyiliğinden bahsedilir. Bununla birlikte ahlaklılık evrenselleşme amacı da taşır. Ahlakın temel amacı en üstün iyiyi sağlamaktır. Bu en üstün iyilikse dünyada yoktur. Dolayısıyla en üstün iyinin gerçekleşmesi de ahiretin varlığıyla mümkündür. İyi olan Tanrı da bunu yaratmaya elbette kadirdir.

Naturalizmin bilgi anlayışına eleştiri

Caner taslaman ve Alper Bilgili hocaya selam ile
     
     Hemen hemen tüm natüralistler bütün bilgimizin 5 duyu organından ibaret olduğunu savunarak beş duyu organını aşan şeylerin bilinemeyeceğini düşünür. Yine birçoğu doğanın kesin olarak var olduğunu söylerler. Dolayısıyla bilimin mümkün olduğunu söyleyip kendi düşüncelerini bilimle de desteklemeye çalışırlar. Onların eleştirisini yapmadan önce algı ile gerçekten var olmak arasındaki farkı açıklamam gerekiyor.

    Algı dediğimiz şey öznel bir tecrübedir. Örneğin şu an bunu okurken bilgisayara bakmanız yazıları görmeniz Yukarıya baktığınızda gökyüzü arkaplanda çalan müzik gibi şeyleri algılarız. Peki algı gerçekten var olmayı gerektirir mi? Son gördüğünüz rüyayı düşünün pekala rüyada gökyüzü kan gözyaşı, gülümseyen yüz, Beethoven’dan bir senfoni, güzel kokan bir yemek vs. görmüş olabilirizsiniz. Bütün bunlar aslında yine algılanmıştır. Fakat rüyaların gerçek olmadığını kabul ederiz. Rüyanızda gördüğünüz şeylerin ,örneğin 3 kişiyi öldürdüğünüzü düşünün, gerçekte böyle bir olayın var olmadığını söyleriz. Dolayısıyla bir şeyin gerçekten var olması algılardan bağımsızdır. Nitekim idealist filosoflar bu durumun farkındaydı. “Dünyayı duyumlarım aracılığıyla yorumlarım. Bu nedenle, varolduğunu bildiğim tek şey duyu izlenimlerimdir. Örneğin bu elmanın varolduğunu söyleyebilir miyim? Hayır. Tüm söyleyebileceğim, onu gördüğüm, hissettiğim, kokladığım, tattığımdır. Bu bakımdan, gerçekte bir maddi dünyanın var olduğunu hiçbir surette söyleyemem."Kant der ki : the reality of external objects does not admit of strict proof. On the contrary, however, the reality of the object of our internal sense (of myself and state) is clear immediately through consciousness." Yani dış dünyadaki varlıkların gerçekliği kanıt kabul etmez. Ancak içsel duyumlarımız bilinç yoluyla anlaşılır.

Dolayısıyla bir naturalist(doğacı) için Nature(doğa)’ın var olduğunu gösteren hiçbir şey olamaz, yalnızca algılar vardır.

Bilim adamları bilim yaparken önlerinde bir şey olduğunu varsayar ve onu keşfetmeyi amaçlar. Fakat bir şeyin gerçekten var olup olmadığı bilinemediğinden bilim adamının yaptığı yalnızca algıları sınıflandırmaktan ibarettir ki gerçek varlıktan pek de bir şey içermez. Dolayısıyla algılarımız duyularımız gerçeğe ulaştırmakta zayıf kalıyor.


Naturalistlerin savunduğu şeylerden biri tecrübe dışında hiç bir şeyin olmadığıdır. Fakat bu kendi içerisinde tutarlı değildir

1.Bilinen her şey 5 duyu organıyla algılanılarak bilinir

2.İlk öncülün doğruluğu 5 duyu organının konusu değildir.

C. Bilinen her şeyin 5 duyu organıyla bilinip bilinemeyeceği bilinemez(çünkü 1. Önerme 5 duyu organının konusu değildir.)



Buradan da anlayabileceğimiz gibi her şeyin bilgisi yalnızca 5 duyu ile mümkündür önermesi 5 duyunun konusu olmadığından doğru ve yanlışlığı bilinemez. Yani natüralizmin doğru olduğu önermesi bile tecrübe dışı bir bilgiye muhtaç kalıyor.



Peki gerçekten sadece tecrübeyle mi bilgi alırız. Albert Einstein zamanın uzaya bağımlı olduğunu ağıt üzerinde keşfetti. Ya da Higgs bozonunun varlığını Higgs uzun yıllar önce matematikle ispat etti. Ademoğlu Cern’deki parçacık hızlandırıcıyı kurdu, deneyler yaptı ve Higgs in kağıt üzerinde matematikle bulduğu şeyin gerçekten var olduğu anlaşıldı.Peki ne oldu da Higgs 5 duyu organını kullanmadan bir şeyi gösterdi.Buradan da gözüktüğü gibi tecrübe dışı bilgi mümkündür.



Naturalistler için dış dünyanın varlığı ve bilim dahi bilginin konusundan uzakken, pekala ALLAH’a inanan insanlar için bu sorunlar kolaydır. Dürüst bir Tanrının insanı tamamen kandıran bir varlık olması beklenemez, evet insan sınırlıdır ancak gerçekten varlığın olmadığı yalnızca algıların olduğu fikri dürüst bir Tanrı tarafından yaratılmış olamaz çünkü insan için dış dünyanın varlığı bir gerçektir. Aksi takdirde insan kandırılmış olur. ALLAH’ın dünyayı gerçek olarak yarattığını düşünürsek dünyanın varlığını da keşfetmek ve bilim dolayısıyla pekala mümkündür.

Neden kesin bilgi isteği insanda var?


Ayrıca dikkat çekilmesi gereken şeylerden biri de insanın şüpheden uzak bilgi edinme arzusudur. Ne oluyor da insanda böyle bir arzu var. Bu arzunun karşılanması yalnızca ALLAH’ın varlığıyla mümkündür. Naturalist yaklaşımınsa neden insanda böyle bir arzu olduğunu açıklaması pek mümkün değildir. Gösterdiğim gibi ALLAH'ın göz ardı edildiği anlayışta kesin bir bilgi kalmamaktadır. Insanın şüpheden uzak bilgi edinmesi ALLAH’ın varlığıyla mümkündür, pekala ALLAH’ın böyle bir arzuyu bize koyması çok daha mantıklı bir açıklamadır.

13 Nisan 2017 Perşembe

Ahlaklı davranmanın verdiği haz hakkında


     Ahlaklı davranma insana haz verir. Bu haz insanın ahlaksız eyleminde alacağı nazaran daha az da olabilir. (Fakat bu haz ahlakın nedeni olma yetisinden çok uzaktır. Çünkü insan doğru olan acılı olsa bile ona atılmayı görev edinir). Hepimiz yaptığımız ahlaki eylemden sonra bir huzur hissederiz, ahlaklılık bizi mutlu eder. Ahlaki eylemlerimizin sonucu pekala bizi mutsuz da edebilir fakat ahlaklı davranmanın verdiği haz sonuçtan bağımsız olarak kalıcıdır. Şöyle düşünün ki sınavda kopya çekebilirdiniz ama kopya çekmediğiniz için kaldınız. Sınavdan kalmanız sizi mutsuz eder çünkü hazlar temel olarak çıkarlarla ilgilidir. Sınavda başarısız olma diğer rakiplere göre bireyi avantajsız bir konuma sokar bu da mutsuzluğa sebep olur. Ancak işin sonunda hala kopya çekmemenin verdiği bir mutluluk da vardır. Dolayısıyla Ahlak ve haz arasında da uyum vardır. Peki ahlakın hazla sonuçlanması nasıl açıklanabilir. Teizm bunu kolaylıkla açıklar. İslam’da ALLAH, yalnızca ahiretin efendisi değildir. Aynı zamanda Dünyanın da efendisidir. Doğruluğu kendisine ilke edinen ALLAH kurduğu düzenle dünyada da doğruyu yapana mutlak olmasa da bir avantaj sağlar. Pekala, ahlaklı davranmak da her ne kadar nedenleri itibariyle haz dışı olsa da hazla ödüllendirilir. Ancak teizm dışı düşünceler bunu temellendiremez. Naturalist ateizmin tesadüf anlayışında herhangi bir ahlakı temellendirmek mümkün olmadığı gibi neden ahlaklı iş yapanın ödüllendirildiği de cevapsız kalacaktır. Platonizmdeyse her ne kadar platonist mantıktan ahlakı çıkarmanın bir yolu olsa da ahlakın haz gibi özü farklı olana neden olması ve aralarındaki uyum iyi açıklanamayacaktır.

Sonuç olarak ahlaklı davranış insanın bazı arzularıyla koordineli çalışır Her ne kadar haz ahlakın nedeni değilse de ahlaklı davranışın ödülüdür. Ahlak ile Arzuların uyumunun en iyi açıklaması Teizmle mümkündür.

(mutluluk ve hazzı aynı anlamda kullandım)