16 Mayıs 2017 Salı

Naturalist ateizme bir eleştiri




Naturalist Ateizm her şeyin doğadan maddesel süreçlerle açıklanabileceğini iddia eden madde ötesini tamamen reddeden felsefi görüştür. Bugün akademide de yaygın olan görüş budur denilebilir. Fakat belki de yaygın olmasından kaynaklanıyor olsa da Teizmin bu görüşle fazla muhattap olduğunu düşünüyorum. Hatta şunu da rahatlıkla söyleyebilirim ki natüralist ateizmi teizme tercih etmek için hiçbir sebep yoktur. Matematik neden evrene uyar, neden evrende çeşitlilik vardır, hassas ayarlar nereden geliyor, evrenin başlangıcı olması ne anlama geliyor, ahlak nereden geliyor,irade, bilinç nedir ve neden vardır, bilim yapma potansiyeli neden var, bigbang teorisi , evrim teorisi vs. Bütün bu konularda teizmin natüralist ateizmden kuvvetli olduğunu düşünüyorum. Naturalist-ateist görüş bunlar arasında o kadar çaresizdir ki iradeyi bilinci ve ahlakı reddetmek zorunda kalır. Diğerleriyle ilgiliyse elle tutulur açıklamaları yoktur. Çok yaslandıkları evrim teorisinde bile ”ne oluyorda insan evreni anlayabilecek düzeyde zihinsel yapılara sahip olabiliyor” gibi çok basit bir soruyu cevaplayamaz. Hele ki her türlü metafiziği reddederken evrim teorisindeki metafiziki açıklamaları oldukça dikkat çekici. Naturalist ateizm belki de en zayıf felsefi görüştür. Bana kalırsa ateizmin tek çıkar yolu septisizm kaynaklı bir hazcılıktır. Yani “bilim din vs bilinemez, neyi seversen onu yap” tarzında bir görüştür ki bu görüş kapitalizmi araçsallaştıranlar için de uygundur.  



Bana göre Teizm ve İslam entelektüel anlamda altın çağını yaşıyor. Gerek bilimdeki gerek felsefedeki yeni yönelimler de bu görüşleri destekliyor. Yapılması gereken en önemli şeyler değerle yaşamak ve insanlara duyurmak

Tasarım argümanına eleştiriye cevap ve Dawkins’in bir başka hatası


1-      Tasarım nedir, tasarımdan ne kastediyoruz?

2-      Evrim Teorisinin doğruluğu nasıl mümkündür?

3-      Dawkins’in tasarım karşıtı argümana cevap?

4-      Evrenin potansiyeli argümanı?



Tasarım nedir?

Tasarım bir şeyin amacına uygun olarak şekillendirilmesidir. Bir şeyin tasarım olup olmadığının anlaşılması için o şeyin amacını düşünmek ve amacına uygunluğunu test etmek gerekir. Ayrıca tasarım “büyük fotoğrafın” ürünüdür. Şunu kastediyorum: Eğer Picasso’nun herhangi bir tablosunu alıp ona yaklaşıp büyüteçle bakarsanız baktığınız şeyin tasarım olup olmadığını anlamanız mümkün olmaz. Bunun iki sebebi vardır. Birincisi tablonun yapılış amacı bütün olarak bir mesaj vermektir, ikincisiyse tabloda bir çizgiye takılıp resmin tamamını düşünmeden onu anlamaya çalışmak saçma olur. Örneğin evinizdeki eşyaların rastgele mi yoksa belli bir tasarımla mı yerleştirildiğini anlamak şöyle mümkündür. Örneğin oturma odasında çamaşır makinesi varsa siz bunun tesadüfi bir dizilim olduğunu düşünürsünüz çünkü çamaşır makinesi oturma odasının amacına uygun değildir. Dolayısıyla bir şeyin tasarım olup olmadığını anlamak için amaca uygunluğunu göz önünde tutmalı ve bütünle birlikte düşünmeliyiz.  Bütünü düşünmeden parçada tasarımı anlamanın hatası da şuradadır: Bir araba düşünün ki egzoz borusu boğumlu olsun. Sizin bu arabanın tasarım olduğunu açıklamanız için egzoz borusunun neden düz değil de boğumlu olduğunu açıklamanız gerekmez. Eğer biz bir şeyin tasarım olduğunu söylememiz için her şeyi açıklamamız gerekirse bu konuda hiçbir zaman karar veremeyiz. Örneğin ben önümdeki bilgisayarın tasarım olduğunu anlamak için ekran kartının şeklinin neden dikdörtgen olduğunu açıklama ihtiyacı duymuyorum. Birisinin ekran kartının şeklinin neden öyle olduğunu anlamaması da bilgisayarın tasarımlanmadığı anlamına gelmez.



Evrim teorisinin doğru olması nasıl mümkündür?

Evrim teorisinin doğru olması ancak insanın rasyonel bir varlık olmasıyla mümkündür. Köpeğiniz samanyolu galaksisinin hareketiyle ilgili bir yorum yapsa muhtemelen onu dinlemezdiniz. Eğer insan da irrasyonelse yaptığı bilimsel teorilerin doğru olması için hiçbir sebep yoktur. Rasyonel olan insanın evrimi anlaması için evrimsel sürecin rasyonel insana sebep olacak potansiyele sahip olması gerekir. İnsanın teorilerinin doğru olması da yalnızca evrimsel sürecin bir amaca yönelik olmasıyla mümkündür. Aksi takdirde “ne oluyor da insanda evreni anlama potansiyeli var” gibi soruları cevapsız kalacaktır. Evrenin evrimi çıkaracak potansiyelini biradan açıklayacağım. Ayrıca insanın zihinsel yapısının tesadüfi bir süreçte ortaya çıktığına inanan birinin evrim teorisine inanmak için hiçbir rasyonel temeli kalmayacağını iddia ediyorum. Bunun sebepleri için Alvin Plantinga’nın “natüralizme karşı evrimsel argüman” adlı makalesine bakılabilir.

 Dawkinsin eleştirisine cevap:

Richard Dawkins zürafanın gırtlağına giden bir sinirin kısa mesafeyi tercih etmektense metrelerce dolaştığını gösteriyor. Daha sonrasındaysa evrimsel sürecin bir tasarım olmadığıyla ilgili çıkarımını paylaşıyor. Dawkins burada farkında olarak ya da olmayarak kendisine yakışır bir hata yapıyor. Tasarım dediğimiz şey bir şeyin amacına uygunluğudur. Tasarım deliline cevap ancak onun amacına uygun olmadığını göstermekle mümkün olur. Tasarım nedir bölümündeki çamaşır makinesinin oturma odasında olmaması gerektiği sonucu buna örnek olarak verilebilir. Örneğin Dawkins rasyonel olmadığını gösterebilirse bu tasarım argümanına ciddi zarar verir çünkü dinler açısından insanın amacı dinlerin doğruluğunu anlamasıdır. İnsanın amacı doğru yolu anlaması ve o yolda yürümesi olarak gösterilirken eğer insan irrasyonelse bu iddiaların doğru olması için hiçbir neden kalmaz. Ancak insanın irrasyonel olduğunu göstermek demek her türlü bilimsel teoriyi çöpe atmakla mümkündür. Dolayısıyla benim düşüncem ateizmin yalnızca septisizmle mümkün olduğu yönündedir. Dawkins’in eleştirisi genişletilebilir. Örneğin insanın gözünün ve bir çok organının daha iyi olacağı söylenmiştir. Ancak bunların hiçbirisi insanın tasarım olduğu düşüncesine eleştiri getiremez. Çünkü bunların hiçbirisi amaca zarar vermez. İnsanın gözü, insanın evreni anlaması için gayet yeterlidir. Eğer insanın gözü veya diğer organları örneğin dinlerin doğruluğu ya da yanlışlığını anlama konusunda yetersizse işte o zaman tasarım argümanı zarar görür. Zürafadaki uzun sinir doğa açısından gayet normaldir. Çünkü evrimin mümkün olması için hiçbir hayvanın eksiksiz olmaması gerekir. Aksi takdirde bütün türler bir türün popülasyonunun çok hızlı artması ve diğer türleri yok etmesiyle birlikte evrimin mümkünlüğü ortadan kalkardı. İnsanın ölmesi de bir eksikliktir fakat bu tasarım olması iddiasına aykırı değildir. Örneğin insanın ölmemesi mümkün olsaydı bu tasarım argümanına zarar verirdi çünkü dinlerin ortaya koyduğu paradigmaya göre insanın varlığı ölme amacını da içerir. Dolayısıyla, eğer insan ölümsüz olsaydı bu tasarım argümanlarına ciddi zarar verirdi. Bir okulda bir sınıf düşünün. Bu sınıfta sıralar yoksa bu sınıfın amacına aykırı olduğundan tasarım olduğuna karşı ciddi bir argüman olabilir. Ancak bu sınıfta sıraların yerine masaj koltukları olmaması bu sınıfı kötü tasarım ya da tesadüfi yapmaz. Çünkü masaj koltuklarının sınıfta olması için bir sebep yoktur. Sınıfın amacı ders vermek olduğundan örneğin sınıfta bir mutfağa da gerek yoktur. Sınıfın amacını bilen hiç kimse “neden bu sınıfta masaj koltuğu yok ya da neden bu sınıfın büyük bir mutfağı yok” gibi bir soru sormaz. Dolayısıyla amaca etki etmeyen hiçbir şey tasarım argümanına zarar veremez. Böylece Dawkins’in eleştirisinin geçersizliğini göstermiş olduk. Fakat şu soru sorulabilir: Neden Tanrı evrimsel süreçte bir sinirin bu kadar dolaşmasına izin veriyor da kısa bir şekilde birleştirmiyor. Esasına bakacak olursanız bu soru ilk bölümde bahsettiğim detaylarda boğulma hatasına bizi götürebilir. Ancak birkaç mümkün sebep göstermek de fena olmaz. Örneğin eğer zürafanın benzer genetiği aldığı dolayısıyla benzer sinire sahip olan atası eğer daha kısa bir sinire sahip olsaydı bu zürafaların popülasyonunun ciddi bir şekilde artmasına sebep olurdu, bu zürafanın yediği bitkileri yok edebilir ve ekosistemin dengesini bozabilir ve belki de insanın ortaya çıkmasını engelleyebilirdi. Dolayısıyla zürafanın uzun siniri doğadaki çeşitliği korumuş olabilir. Dolayısıyla Tasarım argümanıyla bu örnek arasında en ufak bir çelişki yoktur. En başta da belirttiğim gibi arabadaki egzozun neden boğumlu olduğunu bilmeyen biri de arabanın bir tasarın olduğunu rahatlıkla anlar ki önemli olan da budur.


"Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. Dilediğini yaratır. Dilediğine dişiler ve dilediğine de erkekler bahşeder. Yahut onları erkekler ve dişiler olarak çift kılar. Dilediğini de kısır yapar. Şüphesiz O, bilendir, güç yetirendir." Şura 49-50


Evrenin potansiyeli argümanı:
İyi bir filosof neden sorusunu sorar. Her iyi filozof da Leibniz'in sorusunu sormalıdır: Neden hiçbir şey yerine bir şey var? Ayrıca iyi bir filozof "neden evrende insanı, gözü, dna'yı, çeşitliliği, canlılığı vs. ortaya çıkaracak potansiyeli vardır?" sorusunu sormalıdır. Evrende bu fenomenleri ortaya çıkaracak potansiyelin varlığının açıklaması nedir sorusu ortaya konabilecek en önemli sorulardan biridir. Ben bu konuda bir kitaptan bir bölümü çok beğendim ve o kitaptakileri tekrarlamak istemediğimden bir kitap paylaşacağım
Bu kitaptaki 4. Argümana bakılabilir. Sn. Taslaman bu konuyu çok güzel açıkladığı için bir kez daha tekrarlamaya gerek duymuyorum. http://www.canertaslaman.com/wp-content/uploads/2016/07/Allahın-varlığının-12-Delili-revize.pdf

6 Mayıs 2017 Cumartesi

Metafiziğin reddine karşı Evrim Teorisi, Bilimciliğin büyük hatası


Evrim teorisi ile ilgili görüşlerim açıktır: Canlılığın gelişimini açıklayan en iyi modeldir ve bu nedenle bu teoriyi şiddetle savunuyorum. Tasarımlanmış bir evrim mantığına inandığım için evrimin metafizik içermesi benim açımdan bir sorun oluşturmaz. Hatta benim için biyoloji tarihinin en kuvvetli teorisidir. Dini manada da İslamla bir sorunu olmadığını savunuyorum. Ancak burada bu konulara girmeyeceğim. 

Metafiziği şöyle tanımlıyorum: Tecrübelerin dahilinde olmayan; tecrübe edilemeyen, ya da edilmemiş.

Bilimcilik ve bilim kesinlikle aynı şey değildir. Bilim fenomenlerin işleyişini tanımlamaya(describe) çalışan disiplindir
Bilimcilikse bilimsel bir şey değildir. Bilimcilik dediğimiz görüş bilimin her şeyi açıklayabileceğini ve her şeyin bilimsel yollarla açıklanabileceğini savunan felsefi (?) bir görüştür. Her şeyin doğa olduğu görüşünü savunan görüş Natüralizmdir. Naturalizm ve Bilimcilik arasında yaygın bir ilişki vardır
Naturalist yaklaşımların, bilimci yaklaşımların metafiziği dışlayan iddiaları herkesin malumudur. Bu düşüncedeki insanlar her şeyin 5 duyu organıyla bilinebileceğini savunurlar. Bu iddialarının tutarsızlıklarını bir başka yazıda ele almıştım yanda görebilirsiniz. Ancak ben bu yaklaşımla yani metafiziği dışlayan yaklaşımın evrim teorisiyle tutarsızlığını göstermek istiyorum. Evrim teorisiyle naturalizm arasındaki çatışmayı Alvin Plantinga ele almıştı: “Naturalizme karşı evrimsel argüman, Evolutionary Argument against Naturalism” Bu argumanı tutarlı buluyorum ve bu çelişkiyi açıkladığını düşünüyorum. Ama burada bahsedeceğim konu daha çok bilimde metafiziğin olup olmadığı yani bilimsel iddiaların fizikötesiyle ilişkisi olmadığını söyleyen görüşleri de çürütmektir. Burada yapmak istediğim bilimi şüpheli göstermek, değişimin olmadığını söylemek ya da benzerliğin bir yanılsama olduğu değil. Fakat fizikötesini reddedenlerin yaptıkları büyük hatayı göstermektir. Daha uzun yazılar yazmak ve her kavramı tek tek açıklamak mümkün ancak ben bir paragrafla yetinmeye çalışacağım



Ne biliyoruz: Dünyanın yuvarlak diye adlandırdığımız bir şekle sahip olduğuyla ilgili tecrübemiz var, ya da şu an önümde bir bilgisayar olduğuyla ilgili tecrübemiz var vs. Tıpkı bunun gibi biyolojide de fosiller vardır. Birtakım fosiller olduğundan eminiz diye düşünüyorum. Bu bilgi tecrübelerimizle elde ettiğimiz bilgidir. Fosil duyu organları tarafından algılanır vs. Ancak evrim teorisinin iddiası bu değildir. Onun iddiası bu fosillerin zaman içerisinde değişime uğrayarak geldiğidir. Örneğin 3 fosili gözümüzün önüne getirelim: 1 milyar senesine ait bir balık gözü 200 milyon yıl öncesine ait bir kara hayvanı gözü ve 50 milyon yıl öncesine ait bir kuş gözü. Biz bu üç gözü inceleriz, bunlar arasındaki benzerlikleri göz önünde bulundurarak şu yargıya varırız: Bu üç göz bir değişim süreci içerisinde gelmiştir. Bu zaman aralığında bu 3 türle ilgili milyonlarca fosilimizin olduğunu ve bunlarında iddiamızı desteklediğini söyleyebiliriz. Fakat dikkat edin: Bizim “bu canlılar birbirlerinden evrimleşerek gelmiştir” iddiası tecrübenin bir konusu mudur yoksa zihnin koyduğu fizik ötesi bir durum mudur? Fosillerin varlığı kesinlikle tecrübeye dayalıdır fakat fosillerin birbirlerinden geldikleri tecrübe ötesidir çünkü onların benzer olduğunu ya da aralarında bir değişim olduğunu söyleyen bir deneyim yoktur, değişim göremez duyamaz koklayamayız vs. Sonuç olarak evrim teorisi metafizik bir iddiadır. Sonuç olarak doğa yalnızca şeyleri o zaman diliminde ortaya koyar. Hangi algımız bize bu fosillerin birbirinden geldiğini söyler? Hiçbirisi. Örneğin önümüze fosiller koyar bizim o fosiller arasında bir ilişki olduğunu söylememiz zihinseldir, hiçbir fiziki açıklaması yoktur.



Benzerlik kavramı için de birkaç şey söylemek isterim: Doğada benzerlik diye bir şey yoktur. Siz bazı şeylerin benzer olduğuna kanaat getirirsiniz. Dolayısıyla “bu iki fosil şu noktalarda birbirleriyle benzerdir” iddiası da tecrübeye dayanmaz. Hatta birisinin “bir şeyin başka bir şeyle benzer olmasının nesnel ölçüsü nedir” sorusunu sorması da naturalistleriçin ciddi sorunlar ortaya koyar.


Dolayısıyla Evrim teorisi metafizik iddialar içerir( nedensellik, benzerlik, gözlemlenemeyen geçmiş vb.) Bilimciler tutarlı olmak gerekliliğini hissediyorlarsa Evrim teorisini savunamazlar. Evrim gözlemin konusu değildir, geçmişten gelen fosillerin nasıl ortaya çıktığını değişip değişmediğini insan zihni yoluyla metafizik iddialarla açıklama çabasıdır. Bir Rasyonalist için ya da bir dindar için Evrime inanmak gayet tutarlıdır. Çünkü bu görüşler evrenin ve zihnin bir tasarım ürünü olduğunu savunur. Eğer insan zihni güvenilirse ve metafizik görüşler gerçekse her türlü bilimsel teori inanmak tutarlıdır.