21 Kasım 2018 Çarşamba

Tek Önemli Soru


   İnsanın dinle ilgili vereceği karar hayatının en önemli kararıdır. Bunun temelde iki sebebi vardır. Birincisi bu dünyadaki her şey geçicidir. Bizim öleceğimiz kesin. Evrenin de yok olacağı bilime göre kesin. Din “bütün bunlardan sonra ne var” sorusunu cevaplar. Örneğin İslam dünyadan sonra sonsuz bir yaşamdan bahseder. Eğer bir insan bunu kabul ederse dünyada yaşanan zorluklar, acılar, arzular ve diğer gelip geçici şeyler sonraki yaşama kıyasla önemsiz kalır. Dinin en önemli karar olmasının ikinci temel sebebiyse evrenin ve bizim hayatımızın anlamını belirler. Ateizm ve Deizmde insan hayatını anlamlı kılacak, ona değer veren ve onu önemseyen, onu yalnız bırakmayan bir yaratıcı yoktur. Ya da gördüğümüz evreni bir amaç ve anlam üzerine yaratan bir varlık yoktur bu görüşlere göre. Deizme göre yaratıp uzaklara çekilen ve hiçbir şeye karışmayan güdük bir yaratıcı inancı varken ateizmde bu da yoktur. Tek tanrılı dinlerdeyse ne yaptığını bilen ve yaptığını bir amaçla yapan, evrendeki her şey üzerinde mutlak kontrol sahibi, aktif ve iyi bir yaratıcı inancı vardır. Eğer bu görüşteyseniz etrafınıza bir anlam ve amacın eseri olarak bakarsınız, hayatınıza da bir amacın ve anlamın sonucu olarak bakarsınız ve her şeye gücü yeten yaratıcının size yaptıklarınızın karşılığını vereceğini bilir ve ona göre yaşarsınız. Yani din kararı insanın “nedenini, şu anını ve sonrasını” belirler, bütün hayat üzerinde etkindir. Senelerce getirisi ve götürüsü belli olan sınavlara çalışan, on yıllarca para ve makam gibi şeyler için canını dişine takan insanın din gibi mümkün olan en önemli soruyu geçiştirmesi beklenemez. Bu sorunun önemi insanı araştıramaya itmelidir.

    Benim İslam’ı tercihimin sebebi de kabaca bu sorulara aradığım cevaptı. Çok eskiye dayanan bir İslam hikayem yok. Lise yıllarım genelde Kemalizm’in mükemmelliğini, milliyetçiliğin gerekliliğini savunmakla geçti. İşin aslı, geçmişe baktığımda o kişinin benimle aynı kişi olduğumu söyleyen tek şey hafızam olabilir. Çok ilginç ve uzak bir değişim süreci. Yukarıdaki sorular o kadar ezici bir öneme sahip ki insan bu sorulara verecek güçlü cevaplar bulduğunda bütün hayatını değiştirebiliyor. Bu soruların önemi anlaşıldığında ve bu sorulara cevap verildiğinde o cevaba uymayan şeyler rüzgarda savrulan toz taneleri gibi bir anda savrulup gidiyor.

14 Kasım 2018 Çarşamba

Hakimiyet meselesi neden önemlidir?






Hakimiyet meselesi Kuranla hükmetmenin zorunlu olduğunu ortaya koyan meseledir. Aslında çok büyük bir şey iddia ediyorum: Kuranı kerime göre; Kuranın yasalarını değiştiren, Kuranın yasakladığını serbest bırakan ve hayatın herhangi bir alanında olduğu gibi politikada da Allahın koyduğu yasalar bütünü olan dini yani Kuranı hakem kabul etmeyen, Allahın yetkisini sınırlandırıp dinin yani Allahın karışamayacağı alanlar olduğu iddia eden herkes islam sınırlarının dışına çıkmıştır. (Bu meselelerin kuranı kerime göre neden insanı dinden çıkardığını anlamak için şu makaleyi okuyabilirsiniz: https://rationaldescription.blogspot.com/2018/04/allahn-indirdigiyle-hukmetmek-meselesi.html




İnsanların Kuranın bu kadar açık ortaya koyduğu üzerinde şüphe bile olmayan defalarca tekrarlanmış ve detaylı bir şekilde Kuranda açıklanmış bir meselede nasıl olur da bu kadar çok bilgisiz ve kararsız kaldığını anlamak mümkün değil.



Bu mesele neden önemlidir

Öncelikle islamın en önemli mesele yani Allahın en çok önem verdiği mesele Tevhiddir. Tevhid insanların yalnızca Allaha kulluk etmesi ve onun dışında ilahlar edinmemesidir. Allahtan başka ilah edinen kişiler müşrik olarak isimlendirilir. Ne yazık ki şirk kelimesi insanlar arasında Allah’ın kullandığı anlamda çok bilinmez. İnsanlar arasında şirk putların önünde eğilmek ve onların yaratıcı olduğuna inanmak olarak algılanır. Ancak Kuranda şirkin tanımı çok daha geniştir. Öyle ki mekkeli müşrikler de Allaha inanıyor ve onun yaratıcı olduğunu Kabul ediyorlardı: Andolsun, eğer onlara, “Gökleri ve yeri kim yarattı, güneşi ve ayı hizmetinize kim verdi?” diye soracak olsan mutlaka, “Allah” diyeceklerdir. O hâlde nasıl (haktan) döndürülüyorlar



Ancak onlar bunlara ek olarak Allahın altında bulunan bazı şeylerin de kendilerine yardım edebilecekleri, onların Allah yanında yetkisi olduğunu düşünüyorlardı. Yalnız Allahın yetki sahibi olduğu bir anlayış onlara çok ilginç geldi: İnkarcılar: 'Bu, pek yalancı bir sihirbazdır; tanrıları tek bir tanrı mı yaptı? Doğrusu bu tuhaf bir şeydir' demişlerdi.

     Dolayısıyla tıpkı mekke döneminde olduğu gibi Tevhid bugün de bilinmiyor. Tevhidin bilinmediği ortamdaysa dinin diğer meselelerinin hiçbir önemi kalmaz çünkü tevhid insanın yaratılış gayesi(zariyat 56) ve şirk allahın tek affetmeyeceği günahtır(nisa 48). Dinin en temel meselesinin eksik bilindiği bir dönemde insanlara bunu anlatmak da Kuranın açık bir emridir. Eksik bilinen veya bilinmeyen meselelerden biri de Allahın indirdiği kitap ile hükmetmenin zorunluluğu, Allahın kanununa zıt kanunlar koyanların inkar edilmesinin zorunluluğu, Kuranın herhangi bir meselede hakem olamayacağını söylemenin açık seçik şirk olduğudur. Kuranı kerimde bu meseleler onlarca ayette ortaya konmuştur.



Toplumun hükmü meselesi

 Tevhidi bilmeyen, farkında olarak ya da olmayarak açık seçik şirkleri işleyen bir topluma müslüman toplum denemez. Nitekim Kuran hükümlerinin geçmediği yere Allah cahiliye demiştir (5.50). Toplumda şirkin yaygın olması o toplumda müslümanlar olmadığı anlamına gelmez ancak toplumun çoğunluğundaki şirk tevhidin anlatılmasını çok daha önemli kılar.



Farkında olmadan işlenen büyük bir şirk

Birçok insan dinin devlet işlerinden ayrılması gerektiğini söyler. Ancak Allaha göre din devletin bazı işlerine müdahil olmalıdır. Kuranı kerimde birçok ceza ve yasa vardır ve Allah bunlara uyulmasını emretmiştir. Bu yasalarla hükmetmeyenleri Allah kafir zalim ve fasık olarak isimlendirmiştir(5.44-47). Şimdi sorulması gereken soru şudur: Göklerin yerin ve ikisi arasındaki her şeyin efendisi olan Allah’ın bir emri gökler ve yer arasındaki bir meselede hükümsüz bırakılır? Allahın mutlak efendi(rab) olmadığı bir yer mi vardır? Veya Allahın şu meselede söylediği şeyleri kale almıyoruz nasıl denebilir?

Dünya üzerinde mana olarak:“Allah zinaya 100 sopa cezası uygun görmüş olabilir ama biz kanunlarımızı belirlerken onun dediğine göre belirlemiyoruz, biz herkese uygun olduğunu düşündüğümüz yeni bir kanun yaptık ve zinayı suç olmaktan çıkardık” diyen kişinin şirkinden nasıl şüphe edilebilir.

     Ne yazık ki bu şirki Laiklik adı altında bize senelerce kafamıza kazıdılar. Allah devlete karışamaz dediler. Bu arada laikliğin de bir sürü türü var ve bazı türleri islama uygun da olabilir ancak Fransız tarzı laikliğin uygun olmadığı ve açık bir şirk olduğu oldukça açıktır.

Bu şirkin bir benzer türü de: “Biz insanlarla oturduk konuştuk ve çoğunluğun dediğini Allahın dediğine zıt şekilde de olsa yasa yaptık” diyenlerindir. Halbuki çoğunluğun Allah karşısında hiçbir değeri yoktur. Çoğunluk ne hakla Allahın hüküm verdiği bir konuda zıt hüküm verebilir. İşte bu da çoğunluğu ilahlaştırarak şirke düşmektir. Bu da birçok demokrasinin düştüğü şirktir.

Bu tarz insanlar açıkça ilahlık iddia etmiş ve Allahın olan yetkiyi aldıklarını iddia etmiştir. Kuranı kerimde bu tarz varlıklar Tağut olarak isimlendirilir. Kabaca Allahın hüküm verdiği bir konuda hüküm istenen şey olarak alabiliriz tağut kelimesini. Nisa suresi 60.-65. Ayetlere göre tağutun hükmüne giden de dinden çıkar. Ayrıca Tağutu inkar etmek de İslamın bir parçasıdır(bakara 256, nahl 36).



Kuran bizi yalnız Allahı ilah olarak tanımlamaya ve ona hiçbir şeyi ortak koşmamaya çağırıyor.